KIRAL
Nebukadnetsardan bütün dünyada oturan kavmlara, milletlere, ve dillere:
Selâmetiniz çok olsun.
2.
Yüce Allahın benim için yapmış olduğu alâmetleri, ve hârikaları ilân etmek bana
iyi göründü.
3.
Alâmetleri ne büyük! ve hârikaları ne kuvvetli! onun kırallığı ebedî
kırallıktır, ve saltanatı devirden devre sürer.
4.
Ben, Nebukadnetsar, evimde rahat, ve sarayımda refah içinde idim.
5.
Beni korkutan bir düş gördüm; ve yatağım üzerinde düşüncelerim, ve başımın
rüyetleri beni üzdü.
6.
Ve Babilin bütün hikmetli adamlarını önüme getirsinler de, bu düşün yorasını
bana bildirsinler diye ferman ettim.
7.
Ve sihirbazlar, falcılar, Kildanîler, ve büyücüler içeri girdiler, ve ben
onların önünde düşü söyledim, fakat yorasını bana bildirmediler.
8.
Fakat sonunda, ilâhımın ismine göre adı Belteşatsar olan, mukaddes ilâhların
ruhu kendisinde bulunan Daniel önüme geldi; ve düşü ona söyledim:
9.
Ey Belteşatsar, sihirbazların reisi, mukaddes ilâhların ruhu sende olduğunu, ve
hiç bir sırrın sana güçlük vermediğini bildiğim için, gördüğüm düşün
rüyetlerini, ve onun yorasını bana söyle.
10.
Yatağımın üzerinde başımın rüyetleri şöyle idi: Baktım, ve işte, dünyanın
ortasında bir ağaç vardı, ve çok yüksekti.
11.
Ağaç büyüdü ve gelişti, ve boyu göklere erişti, ve bütün yerin ucuna kadar
görülüyordu.
12.
Yaprakları güzel, ve meyvası çoktu, ve onda herkes için yiyecek vardı; kırın
hayvanları altında gölgelendiler, ve göklerin kuşları onun dallarında kondular,
ve bütün beşer ondan yedi.
13.
Yatağımın üzerinde başımın rüyetlerinde gördüm, ve işte, koruyucu ve mukaddes
bir melek göklerden indi.
14.
Yüksek sesle çağırdı, ve şöyle dedi: Ağacı kesin, ve dallarını koparın,
yapraklarını yolun, ve meyvasını saçın; hayvanlar onun altından, ve kuşlar
dallarından kaçsınlar.
15.
Fakat köklerinin kütüğünü demir ve tunçla çemberliyip yerde, kırın taze otu
içinde bırakın; ve göklerin çiği ile ıslansın; ve yerin otunda hayvanlarla
beraber payı olsun;
16.
onun insan yüreği degişilsin, ve ona hayvan yüreği verilsin; ve üzerinden yedi
vakit geçsin.
17.
Hüküm koruyucu meleklerin fermanı ile, ve iş mukaddeslerin sözü ile olmuştur,
ta ki, yaşıyanlar şunu bilsinler, insanların kırallığı üzerinde Yüce Olan
saltanat sürer, ve dilediği adama onu verir, ve insanların en aşağısını onun
üzerine diker.
18.
Ben, kıral Nebukadnetsar, bu düşü gördüm; sen, ey Belteşatsar, yorasını sen
söyle, çünkü ülkemin bütün hikmetli adamları yorayı bana bildiremiyorlar; fakat
sen bildirebilirsin, çünkü mukaddes ilâhların ruhu sendedir.
19.
O zaman, adı Belteşatsar olan Daniel, bir müddet şaşkın durdu, ve düşünceleri
kendisini üzdü. Kıral söyliyip dedi: Ey Belteşatsar, düş ve yorası seni
üzmesin. Belteşatsar cevap verip dedi: Efendim, bu düş senden nefret edenlerin,
ve yorası hasımlarının başına olsun!
20.
O gördüğün ağaç ki, büyüdü ve gelişti, boyu göklere erişti, ve bütün dünyadan
görülüyordu;
21.
o ağaç ki, yaprakları güzel ve meyvası çoktu, ve onda herkes için yiyecek
vardı; kırın hayvanları altında oturdular, ve göklerin kuşları dallarında
kondular;
22.
o ağaç sensin, ey kıral, sen ki, büyüdün ve geliştin, ve büyüklüğün artıp
göklere, ve saltanatın yerin ucuna erişti.
23.
Ve mademki kıral koruyucu ve mukaddes bir meleğin göklerden inmekte olduğunu
gördü, ve: Ağacı kesin, ve onu harap edin; fakat köklerinin kütüğünü demir ve
tunçla çemberliyip yerde, kırın taze otu içinde bırakın, ve göklerin çiği ile
ıslansın, ve üzerinden yedi vakit geçinciye kadar, kırın hayvanları ile beraber
payı olsun, diyordu;
24.
ey kıral, yora, ve efendim kıralın üzerine gelen Yüce Olanın fermanı şudur:
25.
insanlar arasından kovulacaksın, kır hayvanları ile beraber oturacaksın, ve
sana öküzler gibi ot yedirecekler, ve göklerin çiği ile ıslanacaksın, ve
insanların kırallığı üzerinde Yüce Olanın saltanat sürdügünü, ve onu dilediği
adama verdiğini bilinciye kadar, senin üzerinden yedi vakit geçecek.
26.
Ve mademki ağacın köklerinin kütüğü bırakılsın diye emrettiler; sen, göklerin
saltanat sürdüğünü bildikten sonra kırallığın senin için temin edilecek.
27.
Bundan dolayı, ey kıral, öğüdüm sana makbul olsun, ve salâhla suçlarını, ve
düşkünlere acımakla fesatlarını kırıp at; belki rahatın uzatılır.
28.
Bunların hepsi kıral Nebukadnetsarın başına geldi.
29.
On iki ay sonra Babil kırallığı sarayı üzerinde geziniyordu.
30.
Kıral söyliyip dedi: Kıral evi olsun diye, kuvvetimin kudreti ile ve haşmetimin
izzeti için yapmış olduğum büyük Babil bu değil mi?
31.
Söz daha kıralın ağzında iken göklerden bir ses indi: Ey kıral Nebukadnetsar,
sana söyleniyor: Kırallık senden gitti;
32.
ve insanlar arasından kovulacaksın, ve kırın hayvanları ile beraber
oturacaksın; sana öküzler gibi ot yedirecekler; ve insanların kırallığı
üzerinde Yüce Olanın saltanat sürdüğünü, ve onu dilediği adama verdiğini
bilinciye kadar, senin üzerinden yedi vakit geçecek.
33.
Ve bu söz Nebukadnetsar üzerinde, hemen o saat yerine geldi; ve insanlar
arasından kovuldu, ve saçı kartal tüyleri gibi ve tırnakları kuşlarınki gibi
uzayıncıya kadar, öküzler gibi ot yedi, ve bedeni göklerin çiği ile ıslandı.
34.
Ve o günlerin sonunda, ben, Nebukadnetsar, gözlerimi göklere kaldırdım, ve
aklım başıma geldi, ve Yüce Olanı mubarek kıldım, ve ebediyen hay olana
hamdedip izzet verdim; çünkü onun saltanatı ebedî saltanattır, ve melekûtu
devirden devre sürer;
35.
ve dünyada oturanların hepsi bir hiç sayılır; ve gökler ordusunda ve dünyada
oturanların arasında dileğine göre işler; ve onun elini durduracak, ve ona: Ne
yapıyorsun? diyecek kimse yoktur.
36.
Hemen o vakit aklım başıma geldi; ve kırallığımın izzeti için haşmetim ve
parlak gösterişim yine üzerime geldi; ve öğütçülerimle büyük adamlarım beni
aradılar; ve kırallığımda pekiştirildim, ve büyüklüğüme daha alâsı katıldı.
37.
Şimdi ben, Nebukadnetsar, göklerin Kıralına hamdederim, ve yükseltip ona izzet
veririm; çünkü onun bütün işleri hakikat ve yolları adalettir; ve kibirle
yürüyenleri alçaltmağa kudreti olan odur.